Kadınlar için Bebeklikten-Yetişkinliğe Çocuk bilgilerinin paylaşıldığı bu yazımızda Çocuklarda Kronik Hastalık ya da Sakatlık hakkında detaylı bilgiye ulaştınız.
Dilerseniz Bebeklikten-Yetişkinliğe Çocuk kategorisinde bulunan diğer makalelerimizi okuyarak daha başka bilgiler edinebilirsiniz.
Kronik hastalığı ya da bir sakatlığı olan çocuğun duyguları nasıldır?
Kuramsal olarak hu çocukların duygularının herhangi bir çocuğunkinden farklı olmaması gerekir. Bu öneri her ne kadar kuramsal yönden doğruysa da sakat ve kronik hasta çocukların yaşama karşı tavır alış ve tepkileri çoğu zaman farklıdır. Demir askılara, koltuk değneği ya da tekerlekli sandalyeye ihtiyacı olan çocuk diğer çocuklar için bir merak konusu olacaktır. Bu da onda sakatlığının doğurduğu tedirginliğinin artmasına yol açacaktır. Ayrıca, bir sakatlığı olan çocuklar, yabancı kimselerin kendilerine çok iyi davrandığını ve bazı insanların yalnızca sakatlıklarından ötürü kendilerine büyük bir sempati gösterdiğini fark edecektir. Bütün bunlar göz önüne alındığında da sakat çocuğun kişiliğinin etkilenmesi ve yaşamda karşılaşacağı durumlara karşı tavır alışının farklı olması olağandır.
Sakat çocuğun tepkileri, öteki çocuklardan farklı oluşunun bir başka nedeni de, kendi ana babasının ona karşı olan tutumudur. Çocuğun kendine ve dış dünyaya karşı duygularının oluşup gelişmesindeki en önemli etken, hiç kuşkusuz, ana babasının tepkileridir. Kronik hastalıklı çocuğun ana babası, onun bakımını yaşamlarının en önemli uğraşı haline getirebilir. Bu da alışılagelmişin dışında bir ana-baba-çocuk ilişkisine yol açacaktır. Bunları söz konusu durumda çocukları olan ana babaları eleştirmek için söylemiyorum; duygu ve davranışları çoğu zaman yerindedir. Kendinizi bir an için onların yerine koyacak olursanız, gerek çocuklarının hastalığıyla, gerekse böyle bir çocuğa sahip olmaları nedeniyle kendi duyguları ve aşırı sorumluluklarıyla uğraşmanın güçlüğü sanırım daha iyi anlarsınız. Hemofili ya da kan hastalığı olan bir çocuğu ele alalım. Bu çocukları tedavi etmenin ana babalarının "aşırı endişe"leri yüzünden son derecede güç olduğu yollu pek çok şikâyet dinledim. Kanımca ve tecrübelerimin gösterdiğince bu ana babalar, aşırı endişeli değil, yalnızca duruma uygun ölçüde endişelidir. Sizin de en küçük bir sıyrığın kanamaya yol açtığı ve bu kontrol altına alınamayan kanama vakalarının büyük ölçüde sarstığı, giderek ölüme götürdüğü bir çocuğunuz olsaydı sanırım tedbir üstüne tedbir alır ve her an karşılaşabileceği tehlikeye karşı tetikte dururdunuz. Bu problemle karşı karşıya olan ana babalar büyük bir gerginlik içindedir, çocuk bu gerilimi sezer ve ana-baba-çocuk ilişkisi, karşılıklı etki-tepkiler sonucu olağan ana-baba-çocuk ilişkisinden farklı olabilir.
Çocuklardaki kronik hastalıkların fizyolojik (vücutla ilgili) etkilerini daha iyi anlayabilmek için yaptığım çalışmalarda, bu çocukların ve ailelerinin, öteki çocuklardan ve ailelerden farklı olmadığını anladım. Ailede, güçsüz bir evlilik bağı ya da ailenin bireylerinde kişilik bunalımları gibi herhangi bir zayıflığın bulunması halinde, sakat çocuğun ya da kronik hasta çocuğun sorunlarının bütün sorunların üstüne çıktığını gördüm, öte yandan ailenin güçlü olan yönleri de giderek ortaya çıkıyor ve fizyolojik bir gerilime neden olan hastalığa ya da sakatlığa karşı, mevcut tüm güçler seferber ediliyordu. Vücudun bu savunma sistemi kronik hasta ve sakat çocukların ailelerini ötekilerden farklı hale getiriyordu.
Sakat bir çocukla uğraşmanın ana baba için ne denli güç olduğunu ve doğacak sonuçlardan etkilenmeyen ve hiçbir sorumluluğu olmayan bir gözlemcinin akıl vermesinin ne denli kolay olduğunu bir an bile akıldan çıkarmamak gerekir. Dıştan bakan bir kimsenin, ana babanın her an yaşadığı duygusal fırtınaları anlaması olanaksızdır. Sakat çocuklarla uğraşan doktor ve bakıcılar çoğu zaman onların hastalıkları dışında tamamen diğer çocuklar gibi olmasını bekler. Ana-baba-çocuk arasında kurulmuş özel ilişkiyi kavramaz ve ana babanın duygularının yersiz olduğunu düşünürler. Meslekleri olmasına rağmen, çocuğu tedavi ederken karşılaştıkları güçlükleri ana babanın suçu olarak görme eğilimindedirler. Hiç de nazik ve düşünceli olmayan bu tutum ne yazık ki ana babaya da hissettirilir; bunun sonucu olarak da içlerine attıkları endişe ve uyumsuzluk daha güçlenir. En kötüsü de doktorun, ana babanın çocuklarına karşı beslediği duygular nedeniyle izlemeleri çok güç tavsiyelerde bulunmasıdır.
Kronik hastalıklar ya da sakatlıkların büyük bir gerginlik doğurması nedeniyle bu engelleyici durumla, duygusal yönden sağlıklı bir çocuk, duygusal yönden zayıf bir çocuktan çok daha başarılı bir şekilde mücadele edecektir. Daha önce söz ettiğim pek çok durumda olduğu gibi bu durum da yaşamın ilk dönemlerinden başlayarak çocuğunuzun duygusal sağlığına dikkat etmenizin ne denli önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. Küçük yaşlardan itibaren elde edilen duygusal denge, çocuğun gelecekte karşılaşacağı bütün gerilimler karşısında güçlü olmasını sağlayacaktır. Çocuğun olanakları ne olursa olsun ana babanın görevi, onu güç durumlar karşısında ezilmeyip mücadele edebilecek şekilde yetiştirmektir.
Çocuğun Duygusal Sorunları
Yazan: Dr.Lee Salk